Tarihçi ve Sümerolog / Muazzez İlmiye Çığ’ın makalesinden alıntı; Türklerin tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre yerin göbeği sayılan yeryüzünün tam ortasında bir “akçam ağacı” bulunuyor. Bu ağacın tepesi de gökyüzünde oturan tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzuyor ve buna hayat ağacı deniyor. Ülgen; insanların koruyucusu sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü güneşi yönetiyor. Türklerde güneş çok önemli! İnançlarına göre; gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralıkta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra da gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. Bu güneşin yeniden doğuşu; bir “yeni doğum” olarak algılanıyor. Türkler bu bayrama NARDUGAN diyor. Nar: güneş, Tugan: doğan anlamına geliyor. Türkler güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu büyük şenliklerle “akçam ağacı” altında kutluyor.
İslam öncesinde Türkler en uzun gece olan 21 Aralık’ta çam ağacı altında toplu yemek yiyor ve merasim sonunda çam ağacını yakıyorlardı. Altay dağları eteklerinde yaşayan küçük gruplar ve Türk köylerinde bu gelenekler halen devam ediyor. Avrupalılar son dönemlerde, kendilerine özgü bir kültür kökü yaratmak için Asya’da araştırmalar yapıyorlar. Noel kutlamaları Anadolu’da Hristiyanlığı yaymak isteyen Aziz Saint Paul tarafından M.S. 60 senelerinde bizim coğrafyamıza taşınıyor.
Noel Avrupalılar tarafından kendilerince uydurulmuş ve Türklerden çalınmıştır.