HAVA KİRLİLİĞİ ve YEREL YÖNETİMLER
Eskiler bilir, özellikle 1994 öncesi Türkiyesi ve İstanbul'u. Maske ile dolaşmaya başlamıştık. Çöp kokuları bir yana, hava o kadar kirliydi ki boğazımızda yangı ile gezerdik...
Dünya Sağlık Örgütü insan sağlığı açısından havada bulunabilecek zararlı partikül miktarının en fazla 20 mikro gram/m3 olduğunu söylüyor. Avrupa Birliği ülkeleri bu rakamı yıllık bazda 40 mikro gram/m3 olarak almış. Türkiye'de de hedef bu. 2008' de çıkan yönetmelik ve 2013' de yayınlanan genelge ile günlük ve yıllık bazda havamızda bulunabilecek kirlilik oranları bir standarda bağlandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı Türkiyenin 249 yerinde Hava Kalite İzleme İstasyonu var. Bunun 8 tanesi İstanbul' da.
PM 10 ve PM 2.5 hatta PM 1 şeklinde ölçümlenebilen çok küçük partiküller var. Bunların dışında CO, SO2, NO, O3 ölçümleniyor. Türkiye henüz PM 10' u ölçebiliyor. PM 2.5 ölçümü AB ülkelerinde yapılabiliyor. 2009' da PM 10 oranımız 300 mikrogram/m3 idi bize göre sakıncası yok dediğimiz. Oysa 150 mikro gramdan sonra insanlar nefes almakta zorlanıyorlar.
Hava Kalite İzleme İstasyonlarımıza bakıyorum her gün. İstanbul için en yüksek kirlilik Esenyurt ve Mecidiyeköy olarak gözüküyor. Bunlar sarı renk. Oysa yeşil olmalılar. İlçem Bayrampaşa için, Başakşehir ve Kağıthane ölçüm istasyonlarını baz alabiliriz. Her ikisi de PM 10 açısından yeşil yani iyi düzeyde. Yukarıda belirttiğim gibi, sağlık açısından ideal değerler bizim yeşil kabul ettiklerimizden de daha düşüktür.
Ayrıca bir çok solunum yolları rahatsızlıklarına sebep olan P 2.5'u henüz ölçümleyebilmiş ve standardını oturtmuş değiliz. Bu nedenle, bence mevcut istasyon verileri ile kendimizi güvende hissetmek yerine, YEREL YÖNETİMLERİMİZ aracılığı ile gerekirse ilçe bazlı istasyon kurma ve ilçe özelinde ileri tedbirler alıp havamızı filtre etmeliyiz.
Yerel Yönetim Herşeydir....